bugün
yenile
    1. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      mutlak iyi olan tanrı düşüncesinin, kötülükle nasıl bağdaştıralacağı üzerine yüzyıllardır tartışılan konu. semavi dinlerin tanrıları dışındaki tanrıları pek ilgilendirmez zira tanrının iyiliği kutsal kitaplarda sıklıkla vurgulanan durumdur ve bu tabiki teist tanrıyı ilgilendirir. din felsefesinde konunun ele alınışı teodise şeklinde ortaya atılır ve geçmişten bugüne kadar birçok teodise gelmiştir. yakın çağla birlikte kötülük-tanrı ilişkisinden kötülük-tek tek insanlar şekline bir evrilme söz konusu oldu. belki de bu, kötülüğü tanrıdan koparmak için yapılmış bir oyundur. velhasıl teodiseler, genel anlamda tanrı savunusudur, tanrıyı haklı çıkarma çabasıdır. konuyu ortaya atan ilk kişi yunanlı filozof epikür'dür. ve şöyle demiştir: tanrı, ya kötülükleri ortadan kaldırmak ister de kaldıramaz; veya kaldırabilir, ama kaldırmak istemez; ya da ne kaldırmak ister, ne de kaldırabilir; yahut da hem kaldırmayı ister hem de kaldırabilir. eğer ortadan kaldırmak istiyor da kaldıramıyorsa, o güçsüzdür; ki bu durum tanrı’nın karakteriyle uyuşmaz; eğer ortadan kaldırabiliyor, fakat kaldırmak istemiyorsa, o kıskançtır; ki bu da aynı şekilde tanrı ile uyuşmaz; eğer o ne ortadan kaldırmayı istiyor, ne de kaldırabiliyorsa, hem kıskanç hem güçsüzdür; bu durumda da tanrı değildir; eğer hem ortadan kaldırmayı istiyor, hem de kaldırabiliyorsa – ki yalnızca bu tanrı’ya uygundur–, o zaman kötülüklerin kaynağı nedir? ya da o kötülükleri niçin ortadan kaldırmamaktadır? david hume ise şöyle demiştir bir eserinde: tanrı kötülüğü önlemek istiyor da gücü mü yetmiyor? öyleyse o güçsüzdür. yoksa gücü yetiyor da kötülüğü önlemek mi istemiyor? öyleyse o iyi niyetli değildir. hem güçlü, hem de iyi ise, bu kadar kötülük nasıl oldu da var oldu?
      1sofileri başına toplamazsan iyidir :) +1 - old_boy 26.03.2016 20:52:43 |#2588315
      1bazen sırf o yüzden birçok şeyi yazamıyorum :) - ne demeliyim 26.03.2016 20:53:43 |#2588405
      0#927800 - pic mimar 07.10.2016 20:15:08 |#2945472
    2. -1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ateistler "allah yoktur" diye kabul edip düşündüğü için bu olayın açıklamasını bulamazlar. dinin ortaya koyduğu şey; ana tema bu dünyadan haz almak veya mutluluk değildir. din bunları idealize etmez. dinin idealize ettiği; allah'ı tanımak ve sevmektir. çünkü bu argüman, acı çekmekten kaynaklıdır. kötülüğün varlığı allah'in varlığına karşıt değildir. din kötülüğün varlığını iki şeyle açıklar; imtihan olgusu ve insanın özgür iradeli olması... mesela bi tsunami olsa ve bir gemi batıp insanlar ölse tsunamiye kızmıyoruz. ama insanların yaptığı eylemde özgürlük var, iradeyle seçim var. kötülük yaparlarken bile... islamın ortaya koyduğu paradigma zaten şudur; "bu dünya imtihan dünyasıdır." bu da şu demek; başınıza gelen şeylere sabr etmek. veya karşınıza hırsızlık yapma fırsatı çıkacak ama siz bunu değil de namuslu olması seçeceksiniz. başkasının imtihanı sonucu zarar gören kişi bizsek ? o da bizim imtihanımız işte.. ya sebr edip doğru tarafı seçeceğiz, ya da inkar edip(allahı) karşılık vereceğiz bu kötülüğe. acı imtihanın en önemli unsurlarından birisidir. bazen rahatlıkla da olabilir gerçi. bizim burada nasıl reaksiyon vereceğimiz önemli olan zaten.. özet olarak; imtihan ve özgür irade kötülüğü açıklıyor. çünkü son zamanlarda klişe şeyler çıkıyor, işte çocuklar öldürülüyor vs gibi.. işte.. unutmayın... hayatı dünyaya indirgemeyin... ölüm, yeni bir başlangıçtır.. herşeyin hesabı verilecek.. ve allah; bu kötülüklerin başı boş kalacağını değil, kötülük ve iyiliklerin karşılığını bulacağını söyler bizlere...
    3. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      felsefe tarihinde güçlü bir ateist argümanı olarak süregelmiş kötülük problemini kısa şöyle özetleyebiliriz: tanrı kötülüğü önlemek istiyor da gücü mü yetmiyor? öyleyse o güçsüzdür. yoksa gücü yetiyor da kötülüğü önlemek mi istemiyor? öyleyse o iyi niyetli değildir. hem güçlü, hem de iyi ise, bu kadar kötülük nasıl oldu da var oldu? - david hume kötülük problemine tarih boyunca cevap getirilmeye çalışılsa da bu argüman hiçbir zaman çürütülememiştir ve hala güçlü bir argüman olarak savunulur. klasik müslümanlar, klasik hristiyanlar bu soruya aynı itirazla gelirler. itirazlara aşağıda cevap vereceğim. ''bu dünya'da imtihan oluyoruz, kötülükler bizim imtihanımızdır.'' : arkadaşlarımdan birine işkence etsem ve bunun sonucunda ona güzel bir para versem, bu yaptığım kötülüğe ahlaki bir gerekçe olur mu? hayır, belki para verdiğim arkadaş işkence etmemi kabul edecektir fakat bu yine benim yaptığımın kötülük olduğunu değiştirmez. imtihan düşüncesinin saçmalığı bu kadarla da kalmaz. mesela bir bebeğin tecavüze uğraması, kimin ne çeşit bir sınavı olabilir? ailesi için bir sınav mı yoksa? ayrıca ''imtihan'' denen şey herkes için eşit olması gerekmiyor mu? bariz bir şekilde kötülük rastgele bir şekilde dünya'ya dağılıyor ve dindar-dinsiz demeden herkese denk gelebiliyor. depremler, tsunamiler, seller, yangınlar, hortumlar dünya'daki herkese zarar verebilmektedir. bu kadar kötülüğün çok bariz bir şekilde rastgele oluşması ve her türlü insanın başına gelebilmesi çok rahat bir şekilde doğanın kör ve şuursuz yasalarıyla açıklanabilirken, bütün bu olaylara imtihan deyip gökten koca bir adamın bizi izlediğini savunmak komiktir. ''kötülük diye bir şey yoktur, kötülük iyiliğin yokluğudur.'': tecavüz etmek, cinayet işlemek iyiliğin yokluğu mudur? doğal afetler neyin yokluğudur? bu görüş de bariz bir şekilde yanlıştır. ''kötülük olmadan iyiliğin bir değeri olmaz'' mantığı yanlıştır. hiç kötülük olmasa da iyilik var olabilir. kötülüğün yokluğu iyilik olmadığı gibi, iyiliğin yokluğu da kötülük değildir. ''ahirette herkes karşılığını alacak'': bu görüş tek başına kötülüğün nasıl mutlak iyi bir tanrıdan çıktığını açıklamaz. karşılığını alacak olması bir bebeğin tecavüze uğradığı veya işkence gördüğü gerçeğini değiştirmeyecek. ayrıca bu görüş doğal afetlerin nedenini de açıklayamaz zira kötülük yapan bir bilinç yoktur ortada.
      0yalnız david hume alıntı yapar bizzat teori epikür'e aittir. ateist argümanı olması mümkün değildir. çünkü tanrının mutlak iyilik gibi bir zorunluluğu yoktur. mantığı kabul etmiş olsam bile ateizme kullanılmaz en fazla kötü ya da güçsüz bir tanrı olduğunu düşündürür. bizzat teizme karşı kullanılan argümandır ateizmin işine yaramaz. ayrıca tanrı'nın 3 mutlak sıfatını denkleme dahil etmek de günümüz için hala küçük bir hiledir. tanrı'nın sıfatları bununla sınırlı değildir. (teizm için tabii bu) - devriksekiz 24.12.2016 16:37:54 |#3341960
    4. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      tanrı ve kötülük kavramıyla ilgili en sevdiğim konu. hatta bu konuda, kendi yazdığım kitaplarda da az-çok fikrimi belirtmeye çalışırım. naçizane. öncelikle her şeyin temeline tanrı'yı koyduğumuz an, tüm eylemler bir sınava dönüşüyor. ki dinler de zaten varoluşu bir sınavdan ibaret görüyor. ancak işin içine tanrı'yı katmadığımız an ise varoluş tamamen bir tesadüf, hatta saçmalık, din ise başlı başına koca bir yalan olarak kalıyor. haliyle, tanrı da. öncelikle herkes az-çok kötülüğü biliyor. kötülük, kaba tabir olarak şu: genelin zararına olan şeyler yapmak. yani bir insanın kendini jiletlemesi sadece kendisini bağlar. ancak o jileti bir başkasının koluna attığı an işin içine kötülük giriyor. aslında o insanın kendini jiletlemesi de kötülük. onu da birazdan açıklayacağım. acele etme. tabii, yerine göre doktorlar insanları ameliyat ederken bin yerden kesiyor ama o başka mesele. ben salt kötülükten bahsediyorum. bize diretilenden. çünkü çoğumuz için bu asla bir tercih değil. buna mecbur bırakılıyoruz en temelde. yani bir toplum içerisinde yaşamasaydık, büyük bir ihtimal hepimiz bambaşka bir düşünce yapısında ve varoluş telaşında olurduk. tanrı'nın kötülük kavramına müdahale etmemesi ise ateistlerin en çok yüklenmeye çalıştığı ve bir tanrı kavramını yok saymaya çalıştığı konu. ben tanrı'nın olma ihtimalini olmamasından daha baskın görüyorum açıkçası. ancak o tanrı'nın emirlerinden veya yasaklarından herhangi birinin "sakın içki içmeyin" veya "kesinlikle çiçekleri sulayın" olduğunu pek sanmıyorum açıkçası. işte bu noktada işin içine insanın tanrı'nın nurundan nur alarak var olduğu mevzusu giriyor. zira evrende var olan her şeyin tanrı'nın eseridir denir. doğruluk payı çok yüksek. zira insana baktığımız zaman mikro veya makro ölçekte tanrı'yla ilgili az-çok fikir sahibi oluyoruz aslında. gel gör bu işimize gelmiyor. ve hayal etttiğimiz kusursuz tanrı düşüncesi yerle bir oluyor. belki gerçek budur, belki değildir. bilemem. ancak insanın tanrı'yla pek ilgisi olduğunu düşünmüyorum ben. çünkü insanın diğer canlılardan (bitkiler ve hayvanlar) tek artı özelliği kötülük yapması. genelinin faydasını yok sayıp bireysel davranması. bu bireysellik gerçek bir özgürlük ama. her ne kadar hangi terazi koyulursa koyulsun, kötülük olarak algılanacak olsa da. işte tam da bu noktada vicdan öne çıkıyor. çünkü bir tanrı varsa ve insan onun nurundan bir parçaysa eğer, aradaki bağ vicdandan oluşuyor. bu yüzden de insan tanrı'nın yeryüzündeki yardımcısı sayılıyor. mikro ölçekte. ancak bu yardımcılık, tanrı'nın gücünün yetmediği sorunları düzeltmesi için insanı yeryüzüne göndermesinden değil, tanrı'dan bir parça olduğu için gerçekleşiyor. çünkü sadece insan değil, tüm olgular ve duygular da tanrı'dır. hatta sadece iyi ve güzel olgular değil, kötüler de. gel gör bu durum tanrı'nın mutlak iyilik durumunu sarsıyor. bu da işte bu problemi ortaya çıkarıyor. benim şahsi fikrim, insanın tanrı'dan bir parça olduğu, tanrı'nınsa insana çok da karışmadığı, hatta onu özgür kıldığı yönünde. öldükten sonra ne olup olmayacağına dairse hiçbir fikrim yok açıkçası. sadece, varoluşun hep bir şekilde devam etmesi gerektiğini-edeceğini düşünüyorum. ya da öyle olmasını umuyorum. çünkü insan öldüğünde yok olmamalı. bence. kötülük mü? vicdana sığmayan her eylem veya söylem kötüdür. kötülüktür. hatta eylemsizlik ve söylemsizlik de.
    5. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      rastgele butonunda denk geldiğim başlık. tüm entrylere teker teker kafa atasım var şu an. abiler ablalar; okumadım tüm yazdıklarınızı, hızlıca göz gezdirdim dediklerinize ve umduğumu bulamadım... reisin söyledikleri bir yana, adamın ismini bile zikreden olmamış. vay be. yapılır mı lan bu? derhal bu ayıba son veriyor, abilerin abisine sözlüğümüzü temsilen iadeyi itibar yapıyorum. huzurlarınızda; alvin carl plantinga
      0sözlüğün namusunu kurtarmışım gibi bir his... madridli bana şeref madalyası verse yeri bence. - louis froziel 18.11.2022 02:47:30 |#4482250
    6. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      S.A hanımlar beyler. Twitter'da gördüğüm bir paylaşımın ardından bu konu hakkında bir entry yazmaya karar verdim. Uzun zamandır hem internette hem de kendi çevremde din eleştirisi getiren insanların en ciddiye aldığı, en çok güvendiği argümanlardan bir tanesinin "kötülük problemi" olduğunu fark ettim. Zamanında başıma gelen kötülüklerden ötürü bizzat Tanrıya sitemler etmiş birisi olmama rağmen bu kötülük problemi meselesi beni hiç zorlamamıştı. Başlığa baktım enteresan bir şekilde buraya hiçbir şey yazmamışım. Bugün biraz boş vaktim vardı dedim niye yazmayayım? Uzun bir aradan sonra devriksekiz teoloji entrylerine geri mi dönüyor yoksa? :o Şimdi ufak ufak meseleye gireceğim ve en azından benim için neden kötülük probleminin o kadar da ciddi bir problem olmadığını birkaç farklı perspektiften ele alıp kendimi açıklayacağım. bin yıldır tartışılan ve Epikür'den bu yana hemen hemen her filozofun hakkında iyi kötü fikir beyan ettiği bir konu olduğunu biliyorum. Burada konuyu "açıklığa kavuşturup" meseleyi kapatmayacağız. Bu entry "bir de beni dinleyin bakalım yav" entry'sidir. Kötülük problemi neden bu kadar önemlidir? Çünkü dinler Tanrı'nın iyi, adil ve her şeye gücü yeten bir tanrı olduğunu iddia ederler. Yani tam da bu yüzden zaten kötülük problemi ateizmin argümanı olamaz. O kısmı direkt geçiyorum bu yüzden. Tanrı madem o kadar iyi niye kötülük var, gücü mü yetmiyor? dediğimiz anda ateizmin sahasından çoktan çıkmış tanrıya bir kimlik kazandırmış oluyoruz. Kötülük problemini kabaca açarsak eğer İyi bir tanrının neden kötülüğe izin verdiğini sorguluyor. Kötülüğün var olduğu bir denklemde Hem her şeye gücü yeten, hem de mutlak iyi bir tanrı mantıken mümkün olamaz deniyor. Hmm... Ben Tanrının bizatihi kendisini, kimliğini, kişiliğini, eylemlerini sorgulayan felsefi soruların neredeyse tamamının temel probleminin "tanrıyı anlayamama" problemi olduğunu düşünüyorum. Esas problem buradan çıkıyor. Genelde de felsefi düşünme beceresi zayıf insanlarda hemen antropomorfizm hatası baş gösteriyor. Şunu bilmemiz ya da kabul etmemiz gerek: Tanrıyla empati yapamazsınız. Yani gelin ben size tanrıyı nasıl anlayacağız onu göstereceğim demiyorum. Böyle bir iddam yok. Ama sanırım bazı anaolojiler kurabiliriz. Şimdi konu din felsefesi olduğunda her şeye gücü yeten yani Kadir-i Mutlak bir tanrının "mümkünlüğü" de zaten tartışmalıdır. Ayrıca Mutlak iyi tanrının mümkünlüğü de tartışmalıdır. Yani bu sıfatların kendisi de ayrı ayrı tartışmaya açılabilir. Mesela Kadir-i Mutlak tanrı teorik olarak mümkünse böyle bir tanrı, olasılığı sıfır olan bir şeyi mümkün kılabilir mi? Kendi içinde imkansız ya da mantıksız olan şeyleri örneğin"4 köşeli bir üçgen" var edebilir mi? Tarzı sorularla zaten bu sıfatların kendisi ispata muhtaçtır. Fakat kötülük problemi bu sıfatları ayrı ayrı incelemek yerine meseleyi bizim kendi mantık süzgecimize indirgiyor ve mantıken bu iki sıfatın bir arada olmasının mümkünlüğünü tartışıyor. Hem Kadir-i Mutlak, hem Mutlak iyi bir tanrı mümkün müdür? İlk bakışta mümkün değilmiş gibi gözüküyor. Daha önce Hume ve benzerlerinin de dediği gibi tanrı gerçekten iyiyse dünyadaki kötülüklerin olmaması gerekirdi, Ya tanrının bunları engellemeye gücü yetmiyor, ya da sandığımız kadar iyi bir tanrı değil. "Sandığımız kadar iyi bir tanrı değil." Dikkat etmemiz gereken kısım burası tam olarak. Dindarlar genelde bu probleme maalesef "imtihan" cevabını veriyorlar. Bunun yeterli bir açıklama olduğunu düşünmüyorum. Çünkü tek başına sorunu çözmüyor. Başımıza gelen iyi şeyler ve kötü şeyler elbette islamın tanrısı için bizleri imtihan etmeye yarayan dünyevi şeylerdir. Buna iman ediyorum ve bir sorunum yok. Dünya bizlerin sınandığı bir yer zaten. BKZ: Sizi mutlaka biraz korku ve açlık ile; biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden noksanlaştırmak sûretiyle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele! (Bakara/155) İyi bilin ki, mallarınız ve evlatlarınız sizin için ancak birer imtihan sebebidir. Büyük mükâfatın ise yalnız Allah’ın yanında olduğunu unutmayın. (Enfal/28) "Tanrı bizleri imtihan etmek ve hangimizin daha takvalığı olduğunu ortaya çıkarmak için bizleri iyilik ve kötülükle sınıyor bu onu kötü yapmaz" demek bana yeterli bir cevapmış gibi gelmiyor ama cevabın bir kısmı olabilir. Kötülüğün sebeplerinden bir tanesi özgür irade ve dünyanın bir imtihan yeri olması olabilir. Fakat o zaman dindarların şu soruya da cevap vermesi gerekiyor: 5 yaşında suçsuz günahsız bir çocuğun günlerce tecavüze uğraması ya da açlık ve sefaletle sınanması durumunda tanrı bu çocuğu neden ve nasıl sınıyor? O çocuğun başına gelenler tabii ki onun imtihanı olamaz. Eğer kötülüğün kaynağını yalnızca imtihana indirgerseniz soruların tamamına cevap vermiş olmazsınız. Tanrı iyi biriyse kötülüğü neden yaratmış? Kısa cevap: Tanrının insanlar için kötülük yaratmış olması onu kötü yapmaz. Bitti dağılabilirsiniz. Şaka şaka. :D Açıcam biraz. Şimdi sahneye bir etobur insan ve bir vegan insanı alıp düşünelim. Vegan olan arkadaşımızın etobur olana neden et yememesi gerektiğini açıkladığını kafanızda canlandırın. İşte "hayvanların da biyolojik olarak bizden çok farklı olmadığını, aksine bizlere çok benzer canlılar olduğunu, onların da tıpkı bizim gibi duyguları, düşünceleri olduğunu tıpkı bizim gibi acı çektiklerini ve bu sebeple onları kesip etini yemenin canice bir şey olduğunu ve özünde kötü ve çirkin bir şey olduğunu" anlattığını düşünelim. Burada ben ne veganlığın, ne de etobur olmanın iyi ve doğru olduğunu savunmuyorum. Konumuz bu değil. İnsanların çoğu vegan değil. Ve bu tarz bir eleştiriye et yiyen insanların eminim bir sürü açıklaması vardır. Açıklamaları size bırakıyorum. Bir et yiyici olarak neden et yiyorsunuz? Et yediğiniz için kendinizi kötü bir insan olarak tanımlar mısınız? Dediğim gibi hangi tarafın haklı olduğuyla ilgilenmiyorum. Fakat çoğu et yiyicinin kendinde bir suçluluk hissetmediği, ve hayvanlara acı çektirdiğini bildiği halde bunun "kötü" olmadığını rasyonelize ettiğini hepimiz biliyoruz. Görüldüğü gibi biyolojik olarak birbirine çok yakın iki türden birisinin birisine yaptığı kötülüğü birileri argüman düzeyinde "kötü" olarak tanımlayabilirken yine başka birileri aynı eylemi argüman düzeyinde "iyi" ya da "kötü değil" olarak tanımlayabiliyor. Hangi tarafın haklı olduğunu bilmiyorum ama burada kötülüğün subjektifliği bariz görülüyor. Üstelik burada kötülük yapan ve maruz kalan taraflar arasında çok ciddi benzerlikler de var. Aradaki benzerliği daha da ileriye götürebiliriz. Bir oyun tasarımcısı olarak sizin biyolojik bedeninizin aksine birtakım kodlardan ibaret olan oyun karakterlerine yazılımsal olarak sonsuz acılar çektirebilirsiniz. Last of us oyununda joel'in kızının ölmesine sebep olan oyun tasarımcısı Joel'e bariz bir kötülük yazmıştır. Bu onu ne derece kötü yapar? Şimdi denilebilir ki Joel gerçek bir kişi değil, bir illüzyon, kurgu o sebeple ona yapılan kötülükler kötülükten sayılmaz. Hem evet, hem hayır. Çünkü Joel karakteri aslında gerçekten var. Teknolojinin(yaratımın) imkanları çok sınırlı olduğu için gerçekliği şaibeli kalıyor sadece. Bu örneği seçmemin sebebi kötülük yapan ile maruz kalan arasındaki makası biraz daha açmaktı. Bir hayvanın etini yiyen insanla o hayvan arasındaki yakınlığa X birim diyelim. Bu X birim o hayvanla bizi o kadar yakın tutuyor ki aramızdan bazıları hayvanla empati yapabildiği için tamamen vicdani duygularla vegan olabiliyor. Bir oyun karakteri olan Joel ile aramızdaki yakınlık atıyorum 10üzeri25X birim falan. Haliyle aynı empatiyi kurup oyunun yaratıcısını Joel'e acı çektirdiği için kötü ilan edemiyoruz öyle hemen. Şimdi bunun üzerine bir insanla bir Tanrı arasındaki yakınlığı/benzerliği düşünelim. Dinlerin tanrısı özellikle islamın tanrısı bu konuda çok net. Tanrı dediğimiz şey benzerlik olarak insana çok ama çok uzak olan çok fazla aşkın bir şey. Onun bizler için kötülüğü yaratması onu teorik olarak direkt kötü yapmaz. Çünkü hayvan eti yeme üzerinden bahsettiğim gibi kötü bir şeye maruz kalıyor olmamız onun sorumlusunu direkt kötü yapmaz. Henüz sebebini tam olarak bilmiyoruz çünkü. Yenilmek üzere kesilen bir koyunun çektiği acıyı ve hayatının son bulmasını düşünelim. Eğer koyun bu konuda düşünebiliyor ve bize konuşabiliyor olsaydı acı çektiğini ve insanlar tarafından sistematik olarak kötülüğe maruz kaldığını söyleyecekti belki de. Peki et yiyen insanların koyuna şöyle bir açıklama yaptığını düşünsek nasıl olur: Eğer insanlar olarak artık et yemeyi bırakırsak sizi ve sizin türünüzden olan diğer tüm hayvanları beslemeyi de bırakmak zorunda kalacağız. Doğada hayatta kalamayan besi hayvanları olduğunuz için birkaç nesil sonra koyun nesliniz tamamen tükenecek. Bu sebeple vakti geldiğinde bazı koyunları kesip yememiz sizin için "iyi"dir. Koyunların kendi nesillerinin devam etmesini her şeyin üstünde tutan mutlak iyi olarak kabul ettiğini düşündüğümüzde hemen her koyunun bu açıklamaya ikna olacağını ve çektiği acının aslında "anlamlı" olduğunu kabul edeceğini düşünebiliriz belki de. Tabii bunlar hep analoji. Kötülüğün subjektifliği ve tanrıyla empati yapmamızın bir miktar küstahlık olduğunu anlatmaya çalışıyorum sadece. Derdim kötülük problemindeki varsayımın aslında doğru bir varsayım olmadığının altını çizmek. Tanrının "kötülüğü yaratması" tanrıyı literally kötü yapmaz. "Kötülük var çünkü imtihan oluyoruz." cevabı problemin bir kısmını çözdüğü gibi yazının buraya kadar olan kısmı da benim kafamda problemin başka bir kısmını çözüyor. Ama henüz bitmedi. Kötülük problemi üzerinden din eleştirisi getirenlerin alternatifi nedir? Tanrı madem iyi neden kötülük var deyip kenara çekiliyorlar ki yukarıdaki akıl yürütmeler sonucunda bunun tanrıyı direkt kötü yapmadığı sonucuna ulaştım ben. Peki ama nasıl olmalıydı? Yani bu eleştiriyi getiren insanlar tam olarak ne istiyor? Tanrının yalnızca iki sıfatı ya da sınırlı gayesi yok ki. Dinlerin tanrısı bu iki sıfattan çok daha fazla kimliğe ve gayeye sahip bir tanrı. Bir kere dinlerin tanrısı bizlerin özgür irade sahibi insanlar olduğumuzu iddia ediyor. Ayrıca yarattığı doğa yasalarının da sürekliliği olmasını istiyor. Karşımda duran masum bir insana silah sıkmayı isteyecek kötü bir insan olduğumu varsayalım. Beni yaratmış, bendeki kötülüğe izin vermiş. Ve bu kötülüğü icraate döküp dökemeyeceğim konusunda sınanıyorum. Özgür bir iradem var ve ateş etmek istiyorum. Tanrının iyiliği kötülüğe izin verip vermemesiyle ilgili olsaydı eğer tam ateş edecekken silahın sıradışı bir şekilde ateş almaması gerekirdi. Ya da gerçekten imtihan edilen birisine ateş ettiğimde mermi vücuduna girmeli ama bir bebeğe ateş ettiğimde mermi vücuduna giremiyor olmalıydı. Gerçekten kadiri mutlak ve mutlak iyi bir tanrı tutarsızken böyle bir tanrının tutarlı olduğunu mu düşüneceğiz? Tanrı yalnızca mutlak iyi, her şeye gücü yeten değil. Aynı zamanda özgür irade sahibi canlılar yaratmayı istemiş bir tanrı. (neden istemiş, neden varız bu çok daha derin bir tartışma, onu es geçiyorum) Aynı zamanda dünyada belli doğa yasaları yaratmış ve o yasaların her koşulda devam etmesini murad eden bir tanrı. Kendi koyduğu kuralları sürekli ihlal eden bir tanrı muhtemelen daha tutarsız bir tanrı olurdu. Ayrıca hiç kötülüğü yaratmamış bir tanrının olması demek kötülüğün olmadığı adeta robotik insanlar yaratan bir tanrı demek olurdu. Haa melekler sanırım bu klasmana giren mahlukatlar. Melekler arasında bu tarz bir kötülük problemi olacağını sanmıyorum. Özgür iradenin, imtihanın ve doğa yasalarının olduğu bir denklemde kötülük kaçınılmazdır. Tanrının kötülüğü engellememesi buna gücü yetmiyor oluşundan değil. Bunu engelleyecek olması tanrının diğer muradlarını boşa çıkartacağı için kötülük engellenmiyor. Eğer doğa yasalarının, imtihanın ve özgür iradenin tanrının gayeleri arasında olduğunu kabul ediyorsak bunların doğal sonucunun kötülüğün var olması olduğunu da kabul etmeliyiz. Kötülüğün neden var olduğu bir "hikmet" meselesidir. İçerisinde bizim asla erişemeyeceğimiz bazı hikmetler olabildiği gibi erişebildiğimiz ya da akıl yürütebileceğimiz hikmetler de içerisinde barınır. Özgür irade ve doğa yasaları hikmeti kötülüğün neden var olduğuna dair hikmetlerden ikisidir. Belki bunları da aşan daha mühim sebepler de vardır. Yukarıdaki koyun eti yememiz ve koyun neslinin tükenmesi örneği gibi mesela. Hiçbir koyun kesilip yenmesinin kendisi açısından böyle bir avantaja evrileceği sonucuna ulaşamaz. Hiçbir insanın ulaşamayacağı tanrısal hikmetlerin olduğunu da kabul etmemiz gerekiyor. Kötülüğün varlığının tanrıyı kötü yapmayacağı sonucunu kabul etsek yeter. İçeriğini, mahiyetini şimdilik bilmesek de olur. Offf ahirette Tanrıya bunları sorabiliyor olursam eğer 200bin yıl bitmez o muhabbet ha. aslkdjas Neyse öyle yani işte. Her şeye gücü yeten bir tanrının 5 yaşında bir çocuğun tecavüze uğramasına göz yummasının bir sebebi var. Bir sapığın bir çocuğu kıstırıp tam tecavüz edecekken "ilahi" bir müdahale ile engellemesi fikri ve bu olayın her seferinde cereyan etmesi ve kötülüklerin her seferinde "açıklanamaz" bir şekilde baskılanması doğa yasalarının, özgür iradenin, imtihan fikrinin, dinlerin bugüne dek yaptığı tüm anlatıların gölgesinde oldukça saçma olurdu. Tanrıyla empati yapamazsınız. Yapmamalısınız. Zaten yapamıyorsunuz da... Sizler çoğunlukla tanrıdan ayrıcalık ya da istisna istiyorsunuz, en olmadı farklı bir yaratılış sistemi arzuluyorsunuz. İsyankar ve sitemkar insanoğluna gayet yaraşır bir sanrı bu. Bunu anlıyorum. Ama benim felsefi anlayışımda pek objektif talepler değil bunlar. kötülük, acı, kan, ter, gözyaşı... Bunlar benim inandığım tanrının kurduğu düzenin tam merkezinde olan ve olmazsa olmaz köşe taşlarından oluşuyor. Olmasaydılar bugün ben diye bir şey olmaz, bu yazıyı yazıyor da olamazdım. İyi ki varlar. Her şeye rağmen, her şeye rağmen... --- spoiler --- Hani Rabbin meleklere: “Ben yeryüzünde bir halîfe yaratacağım” dediğinde onlar: “Orada fesat çıkaracak ve kanlar dökecek birini mi yaratacaksın? Halbuki biz, seni övgüyle tesbih ve takdîs ediyoruz” demişlerdi. Allah da onlara “Ben sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim” buyurmuştu. Bakara/30 --- spoiler ---
      0hepsini okudum çok haklısınız devrik bey iyi geceler diliyorum - sedyeci 15.04.2023 01:19:58 |#4533103