S.A hanımlar beyler.
Twitter'da gördüğüm bir paylaşımın ardından bu konu hakkında bir entry yazmaya karar verdim. Uzun zamandır hem internette hem de kendi çevremde din eleştirisi getiren insanların en ciddiye aldığı, en çok güvendiği argümanlardan bir tanesinin "kötülük problemi" olduğunu fark ettim. Zamanında başıma gelen kötülüklerden ötürü bizzat Tanrıya sitemler etmiş birisi olmama rağmen bu kötülük problemi meselesi beni hiç zorlamamıştı. Başlığa baktım enteresan bir şekilde buraya hiçbir şey yazmamışım. Bugün biraz boş vaktim vardı dedim niye yazmayayım?
Uzun bir aradan sonra devriksekiz teoloji entrylerine geri mi dönüyor yoksa? :o
Şimdi ufak ufak meseleye gireceğim ve en azından benim için neden kötülük probleminin o kadar da ciddi bir problem olmadığını birkaç farklı perspektiften ele alıp kendimi açıklayacağım.
bin yıldır tartışılan ve Epikür'den bu yana hemen hemen her filozofun hakkında iyi kötü fikir beyan ettiği bir konu olduğunu biliyorum. Burada konuyu "açıklığa kavuşturup" meseleyi kapatmayacağız.
Bu entry "bir de beni dinleyin bakalım yav" entry'sidir.
Kötülük problemi neden bu kadar önemlidir?
Çünkü dinler Tanrı'nın iyi, adil ve her şeye gücü yeten bir tanrı olduğunu iddia ederler. Yani tam da bu yüzden zaten kötülük problemi ateizmin argümanı olamaz. O kısmı direkt geçiyorum bu yüzden. Tanrı madem o kadar iyi niye kötülük var, gücü mü yetmiyor? dediğimiz anda ateizmin sahasından çoktan çıkmış tanrıya bir kimlik kazandırmış oluyoruz.
Kötülük problemini kabaca açarsak eğer İyi bir tanrının neden kötülüğe izin verdiğini sorguluyor. Kötülüğün var olduğu bir denklemde Hem her şeye gücü yeten, hem de mutlak iyi bir tanrı mantıken mümkün olamaz deniyor.
Hmm...
Ben Tanrının bizatihi kendisini, kimliğini, kişiliğini, eylemlerini sorgulayan felsefi soruların neredeyse tamamının temel probleminin "tanrıyı anlayamama" problemi olduğunu düşünüyorum. Esas problem buradan çıkıyor. Genelde de felsefi düşünme beceresi zayıf insanlarda hemen antropomorfizm hatası baş gösteriyor. Şunu bilmemiz ya da kabul etmemiz gerek: Tanrıyla empati yapamazsınız.
Yani gelin ben size tanrıyı nasıl anlayacağız onu göstereceğim demiyorum. Böyle bir iddam yok. Ama sanırım bazı anaolojiler kurabiliriz.
Şimdi konu din felsefesi olduğunda her şeye gücü yeten yani Kadir-i Mutlak bir tanrının "mümkünlüğü" de zaten tartışmalıdır. Ayrıca Mutlak iyi tanrının mümkünlüğü de tartışmalıdır. Yani bu sıfatların kendisi de ayrı ayrı tartışmaya açılabilir. Mesela Kadir-i Mutlak tanrı teorik olarak mümkünse böyle bir tanrı, olasılığı sıfır olan bir şeyi mümkün kılabilir mi? Kendi içinde imkansız ya da mantıksız olan şeyleri örneğin"4 köşeli bir üçgen" var edebilir mi? Tarzı sorularla zaten bu sıfatların kendisi ispata muhtaçtır.
Fakat kötülük problemi bu sıfatları ayrı ayrı incelemek yerine meseleyi bizim kendi mantık süzgecimize indirgiyor ve mantıken bu iki sıfatın bir arada olmasının mümkünlüğünü tartışıyor.
Hem Kadir-i Mutlak, hem Mutlak iyi bir tanrı mümkün müdür?
İlk bakışta mümkün değilmiş gibi gözüküyor. Daha önce Hume ve benzerlerinin de dediği gibi tanrı gerçekten iyiyse dünyadaki kötülüklerin olmaması gerekirdi, Ya tanrının bunları engellemeye gücü yetmiyor, ya da sandığımız kadar iyi bir tanrı değil.
"Sandığımız kadar iyi bir tanrı değil." Dikkat etmemiz gereken kısım burası tam olarak.
Dindarlar genelde bu probleme maalesef "imtihan" cevabını veriyorlar. Bunun yeterli bir açıklama olduğunu düşünmüyorum. Çünkü tek başına sorunu çözmüyor. Başımıza gelen iyi şeyler ve kötü şeyler elbette islamın tanrısı için bizleri imtihan etmeye yarayan dünyevi şeylerdir. Buna iman ediyorum ve bir sorunum yok. Dünya bizlerin sınandığı bir yer zaten.
BKZ:
Sizi mutlaka biraz korku ve açlık ile; biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden noksanlaştırmak sûretiyle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele! (Bakara/155)
İyi bilin ki, mallarınız ve evlatlarınız sizin için ancak birer imtihan sebebidir. Büyük mükâfatın ise yalnız Allah’ın yanında olduğunu unutmayın. (Enfal/28)
"Tanrı bizleri imtihan etmek ve hangimizin daha takvalığı olduğunu ortaya çıkarmak için bizleri iyilik ve kötülükle sınıyor bu onu kötü yapmaz" demek bana yeterli bir cevapmış gibi gelmiyor ama cevabın bir kısmı olabilir. Kötülüğün sebeplerinden bir tanesi özgür irade ve dünyanın bir imtihan yeri olması olabilir.
Fakat o zaman dindarların şu soruya da cevap vermesi gerekiyor: 5 yaşında suçsuz günahsız bir çocuğun günlerce tecavüze uğraması ya da açlık ve sefaletle sınanması durumunda tanrı bu çocuğu neden ve nasıl sınıyor?
O çocuğun başına gelenler tabii ki onun imtihanı olamaz. Eğer kötülüğün kaynağını yalnızca imtihana indirgerseniz soruların tamamına cevap vermiş olmazsınız.
Tanrı iyi biriyse kötülüğü neden yaratmış?
Kısa cevap: Tanrının insanlar için kötülük yaratmış olması onu kötü yapmaz.
Bitti dağılabilirsiniz.
Şaka şaka. :D Açıcam biraz.
Şimdi sahneye bir etobur insan ve bir vegan insanı alıp düşünelim.
Vegan olan arkadaşımızın etobur olana neden et yememesi gerektiğini açıkladığını kafanızda canlandırın.
İşte "hayvanların da biyolojik olarak bizden çok farklı olmadığını, aksine bizlere çok benzer canlılar olduğunu, onların da tıpkı bizim gibi duyguları, düşünceleri olduğunu tıpkı bizim gibi acı çektiklerini ve bu sebeple onları kesip etini yemenin canice bir şey olduğunu ve özünde kötü ve çirkin bir şey olduğunu" anlattığını düşünelim.
Burada ben ne veganlığın, ne de etobur olmanın iyi ve doğru olduğunu savunmuyorum. Konumuz bu değil.
İnsanların çoğu vegan değil. Ve bu tarz bir eleştiriye et yiyen insanların eminim bir sürü açıklaması vardır. Açıklamaları size bırakıyorum. Bir et yiyici olarak neden et yiyorsunuz? Et yediğiniz için kendinizi kötü bir insan olarak tanımlar mısınız? Dediğim gibi hangi tarafın haklı olduğuyla ilgilenmiyorum. Fakat çoğu et yiyicinin kendinde bir suçluluk hissetmediği, ve hayvanlara acı çektirdiğini bildiği halde bunun "kötü" olmadığını rasyonelize ettiğini hepimiz biliyoruz.
Görüldüğü gibi biyolojik olarak birbirine çok yakın iki türden birisinin birisine yaptığı kötülüğü birileri argüman düzeyinde "kötü" olarak tanımlayabilirken yine başka birileri aynı eylemi argüman düzeyinde "iyi" ya da "kötü değil" olarak tanımlayabiliyor. Hangi tarafın haklı olduğunu bilmiyorum ama burada kötülüğün subjektifliği bariz görülüyor.
Üstelik burada kötülük yapan ve maruz kalan taraflar arasında çok ciddi benzerlikler de var.
Aradaki benzerliği daha da ileriye götürebiliriz.
Bir oyun tasarımcısı olarak sizin biyolojik bedeninizin aksine birtakım kodlardan ibaret olan oyun karakterlerine yazılımsal olarak sonsuz acılar çektirebilirsiniz.
Last of us oyununda joel'in kızının ölmesine sebep olan oyun tasarımcısı Joel'e bariz bir kötülük yazmıştır. Bu onu ne derece kötü yapar?
Şimdi denilebilir ki Joel gerçek bir kişi değil, bir illüzyon, kurgu o sebeple ona yapılan kötülükler kötülükten sayılmaz.
Hem evet, hem hayır.
Çünkü Joel karakteri aslında gerçekten var. Teknolojinin(yaratımın) imkanları çok sınırlı olduğu için gerçekliği şaibeli kalıyor sadece. Bu örneği seçmemin sebebi kötülük yapan ile maruz kalan arasındaki makası biraz daha açmaktı.
Bir hayvanın etini yiyen insanla o hayvan arasındaki yakınlığa X birim diyelim.
Bu X birim o hayvanla bizi o kadar yakın tutuyor ki aramızdan bazıları hayvanla empati yapabildiği için tamamen vicdani duygularla vegan olabiliyor.
Bir oyun karakteri olan Joel ile aramızdaki yakınlık atıyorum 10üzeri25X birim falan. Haliyle aynı empatiyi kurup oyunun yaratıcısını Joel'e acı çektirdiği için kötü ilan edemiyoruz öyle hemen.
Şimdi bunun üzerine bir insanla bir Tanrı arasındaki yakınlığı/benzerliği düşünelim. Dinlerin tanrısı özellikle islamın tanrısı bu konuda çok net. Tanrı dediğimiz şey benzerlik olarak insana çok ama çok uzak olan çok fazla aşkın bir şey.
Onun bizler için kötülüğü yaratması onu teorik olarak direkt kötü yapmaz. Çünkü hayvan eti yeme üzerinden bahsettiğim gibi kötü bir şeye maruz kalıyor olmamız onun sorumlusunu direkt kötü yapmaz. Henüz sebebini tam olarak bilmiyoruz çünkü.
Yenilmek üzere kesilen bir koyunun çektiği acıyı ve hayatının son bulmasını düşünelim. Eğer koyun bu konuda düşünebiliyor ve bize konuşabiliyor olsaydı acı çektiğini ve insanlar tarafından sistematik olarak kötülüğe maruz kaldığını söyleyecekti belki de.
Peki et yiyen insanların koyuna şöyle bir açıklama yaptığını düşünsek nasıl olur:
Eğer insanlar olarak artık et yemeyi bırakırsak sizi ve sizin türünüzden olan diğer tüm hayvanları beslemeyi de bırakmak zorunda kalacağız. Doğada hayatta kalamayan besi hayvanları olduğunuz için birkaç nesil sonra koyun nesliniz tamamen tükenecek. Bu sebeple vakti geldiğinde bazı koyunları kesip yememiz sizin için "iyi"dir.
Koyunların kendi nesillerinin devam etmesini her şeyin üstünde tutan mutlak iyi olarak kabul ettiğini düşündüğümüzde hemen her koyunun bu açıklamaya ikna olacağını ve çektiği acının aslında "anlamlı" olduğunu kabul edeceğini düşünebiliriz belki de.
Tabii bunlar hep analoji. Kötülüğün subjektifliği ve tanrıyla empati yapmamızın bir miktar küstahlık olduğunu anlatmaya çalışıyorum sadece.
Derdim kötülük problemindeki varsayımın aslında doğru bir varsayım olmadığının altını çizmek. Tanrının "kötülüğü yaratması" tanrıyı literally kötü yapmaz.
"Kötülük var çünkü imtihan oluyoruz." cevabı problemin bir kısmını çözdüğü gibi yazının buraya kadar olan kısmı da benim kafamda problemin başka bir kısmını çözüyor. Ama henüz bitmedi.
Kötülük problemi üzerinden din eleştirisi getirenlerin alternatifi nedir?
Tanrı madem iyi neden kötülük var deyip kenara çekiliyorlar ki yukarıdaki akıl yürütmeler sonucunda bunun tanrıyı direkt kötü yapmadığı sonucuna ulaştım ben. Peki ama nasıl olmalıydı?
Yani bu eleştiriyi getiren insanlar tam olarak ne istiyor? Tanrının yalnızca iki sıfatı ya da sınırlı gayesi yok ki. Dinlerin tanrısı bu iki sıfattan çok daha fazla kimliğe ve gayeye sahip bir tanrı.
Bir kere dinlerin tanrısı bizlerin özgür irade sahibi insanlar olduğumuzu iddia ediyor.
Ayrıca yarattığı doğa yasalarının da sürekliliği olmasını istiyor.
Karşımda duran masum bir insana silah sıkmayı isteyecek kötü bir insan olduğumu varsayalım.
Beni yaratmış, bendeki kötülüğe izin vermiş. Ve bu kötülüğü icraate döküp dökemeyeceğim konusunda sınanıyorum. Özgür bir iradem var ve ateş etmek istiyorum.
Tanrının iyiliği kötülüğe izin verip vermemesiyle ilgili olsaydı eğer tam ateş edecekken silahın sıradışı bir şekilde ateş almaması gerekirdi.
Ya da gerçekten imtihan edilen birisine ateş ettiğimde mermi vücuduna girmeli ama bir bebeğe ateş ettiğimde mermi vücuduna giremiyor olmalıydı.
Gerçekten kadiri mutlak ve mutlak iyi bir tanrı tutarsızken böyle bir tanrının tutarlı olduğunu mu düşüneceğiz?
Tanrı yalnızca mutlak iyi, her şeye gücü yeten değil.
Aynı zamanda özgür irade sahibi canlılar yaratmayı istemiş bir tanrı. (neden istemiş, neden varız bu çok daha derin bir tartışma, onu es geçiyorum)
Aynı zamanda dünyada belli doğa yasaları yaratmış ve o yasaların her koşulda devam etmesini murad eden bir tanrı. Kendi koyduğu kuralları sürekli ihlal eden bir tanrı muhtemelen daha tutarsız bir tanrı olurdu.
Ayrıca hiç kötülüğü yaratmamış bir tanrının olması demek kötülüğün olmadığı adeta robotik insanlar yaratan bir tanrı demek olurdu. Haa melekler sanırım bu klasmana giren mahlukatlar. Melekler arasında bu tarz bir kötülük problemi olacağını sanmıyorum.
Özgür iradenin, imtihanın ve doğa yasalarının olduğu bir denklemde kötülük kaçınılmazdır.
Tanrının kötülüğü engellememesi buna gücü yetmiyor oluşundan değil. Bunu engelleyecek olması tanrının diğer muradlarını boşa çıkartacağı için kötülük engellenmiyor. Eğer doğa yasalarının, imtihanın ve özgür iradenin tanrının gayeleri arasında olduğunu kabul ediyorsak bunların doğal sonucunun kötülüğün var olması olduğunu da kabul etmeliyiz.
Kötülüğün neden var olduğu bir "hikmet" meselesidir. İçerisinde bizim asla erişemeyeceğimiz bazı hikmetler olabildiği gibi erişebildiğimiz ya da akıl yürütebileceğimiz hikmetler de içerisinde barınır.
Özgür irade ve doğa yasaları hikmeti kötülüğün neden var olduğuna dair hikmetlerden ikisidir. Belki bunları da aşan daha mühim sebepler de vardır. Yukarıdaki koyun eti yememiz ve koyun neslinin tükenmesi örneği gibi mesela. Hiçbir koyun kesilip yenmesinin kendisi açısından böyle bir avantaja evrileceği sonucuna ulaşamaz.
Hiçbir insanın ulaşamayacağı tanrısal hikmetlerin olduğunu da kabul etmemiz gerekiyor. Kötülüğün varlığının tanrıyı kötü yapmayacağı sonucunu kabul etsek yeter. İçeriğini, mahiyetini şimdilik bilmesek de olur.
Offf ahirette Tanrıya bunları sorabiliyor olursam eğer 200bin yıl bitmez o muhabbet ha. aslkdjas
Neyse öyle yani işte.
Her şeye gücü yeten bir tanrının 5 yaşında bir çocuğun tecavüze uğramasına göz yummasının bir sebebi var.
Bir sapığın bir çocuğu kıstırıp tam tecavüz edecekken "ilahi" bir müdahale ile engellemesi fikri ve bu olayın her seferinde cereyan etmesi ve kötülüklerin her seferinde "açıklanamaz" bir şekilde baskılanması doğa yasalarının, özgür iradenin, imtihan fikrinin, dinlerin bugüne dek yaptığı tüm anlatıların gölgesinde oldukça saçma olurdu.
Tanrıyla empati yapamazsınız. Yapmamalısınız. Zaten yapamıyorsunuz da...
Sizler çoğunlukla tanrıdan ayrıcalık ya da istisna istiyorsunuz, en olmadı farklı bir yaratılış sistemi arzuluyorsunuz. İsyankar ve sitemkar insanoğluna gayet yaraşır bir sanrı bu. Bunu anlıyorum. Ama benim felsefi anlayışımda pek objektif talepler değil bunlar.
kötülük, acı, kan, ter, gözyaşı...
Bunlar benim inandığım tanrının kurduğu düzenin tam merkezinde olan ve olmazsa olmaz köşe taşlarından oluşuyor.
Olmasaydılar bugün ben diye bir şey olmaz, bu yazıyı yazıyor da olamazdım.
İyi ki varlar. Her şeye rağmen, her şeye rağmen...
---
spoiler ---
Hani Rabbin meleklere: “Ben yeryüzünde bir halîfe yaratacağım” dediğinde onlar: “Orada fesat çıkaracak ve kanlar dökecek birini mi yaratacaksın? Halbuki biz, seni övgüyle tesbih ve takdîs ediyoruz” demişlerdi.
Allah da onlara “Ben sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim” buyurmuştu.
Bakara/30
---
spoiler ---